Çanakkale Savaşları Dosyası
Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce yani 1911-1912 yıllarında, Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalya’ya kaptırmıştı. 1912-1913 Balkan hezimeti ise, 500 yıldır Türk olan Rumeli’deki son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür. Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, İstanbul ve boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarınca siyasi yalnızlığımızın tabii bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla I. Dünya Savaşı’na rastlayan günlerde Osmanlı Devleti yalnızlıktan ve emniyetsizlikten kurtulmak maksadıyla bloklardan biri ile anlaşmak istemiştir.
Avrupa’da savaş bütün şiddetiyle sürerken, hareket harbinin yerini siper harbi almıştır. Bu cephede yarma yapmak ve kesin sonuç almak son derece zorlaşmıştır.
Halbuki “Üçlü İtilaf”ın askeri gücü günden güne artmaktadır. nBu güç, hareket savaşına müsait başka savaş alanları da kullanılmaktadır. İngiltere Başkanı Lloyd George ve Bahriye Nazırı Churchill, bu görüşü benimsemişlerdir. Çanakkale Savaşları, işte bu görüşü benimseyenlerin eseridir. Hareket sahası olarak Gelibolu Yarımadası’nın seçilmesi bu bölgenin jeopolitik bakımdan çok büyük öneme sahip olmasındadır.
Boğazlar, Güney Rusya ve bütün Karadeniz kıyılarının açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır. Harp halinde bu geçidin kapanması, Rusya için hayati önem taşımaktadır. Zira; Rusya’nın insan ve hammadde kaynakları zengin, fakat sanayi ve mali imkanları sınırlıdır. Bunun için uzun ve sürekli bir savaşın gerektirdiği silah, cephane ve malzeme ikmalini temin edemeyecek durumdadır.
Çanakkale savaşları 3 Kasım 1914’te İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombalamaları ile Osmanlı Devletine resmen savaş ilan edilmeden başlamıştır. İngiltere ve Fransa’nın resmen savaş ilan etmeleri 5 Kasım1914’te olmuştur. Böylece 1. Dünya savaşının en önemli ve en kanlı savaş cephesi açılmıştır. Bu durumda boğazlar doğu cephesinin en müsait ve hayati menzil hattını hafifletecek, dolayısıyla savaşı kısaltacaktır. Osmanlı Devletinin savaş dışı edilmesiyle muhtemelen Balkan Devletleri ve İtalya “İtilaf” Devletleri yanında savaşa katılacaklardır. O zaman İngiliz Bahriye Nazırı olan Churchill’in ısrarla üzerinde durduğu bu fikirler önceleri pek itibar görmemiştir.
Çanakkale Boğazının Özellikleri
Uzunluğu 65 km’dir. Boğazın en geniş yeri 5. 800 m, en dar yeri 1250 m (kilit bahir kalesi – çimenlik kalesi arası) ve en derin yeri 106m’dir. Boğaz sularında ters bir akıntı vardır. Ege denizinin binde 38 oranındaki tuzlu suyu dipten Marmara’ya akarken Karadeniz’in binde 26 oranındaki tuzlu suyu üstten ters akıntıyı oluşturmaktadır. Boğazın çevresi dağ karakterinde yüksek ve kıvrımlı kütlelerle kaplıdır. İşte Boğazın dar olması, Boğaz sularında ters bir akıntı olması ve Boğazın çevresinde yer. yer kıvrımlı dağ kütlelerinin olması; Boğazın savunulmasını kolaylaştırmıştır ve geçilmesini zorlaştırmıştır.
Çanakkale savaşlarına İtilaf devletleri önceleri küçük çapta kuvvet göndermişler fakat bunların çok yetersiz olduğunu anlayınca bu sayı 500 bine kadar çıkmıştır. 400.000 İngiliz, 79. 000 Fransız askeri bu savaşa katılmıştır. Bu savaşlarda İngilizlerin kaybı 115. 000 ölü, yaralı ve kayıp, 90.000 memleketine gönderilen hasta. Fransızlar ise 47. 000 kayıp vermişlerdir. Türklerin kaybı ise; şehit, yaralı, ve hasta olmak üzere toplam olarak yaklaşık 252. 300’ü bulmuştur.
Çanakkale Savaşları
18 Mart 1915’de yaklaşık bir aydır sürekli olarak bombaladığı boğazın her iki tarafındaki Türk tabyalarının artık sustuğunu varsayan 12 zırhlı, 18 muhrip, 7 mayın tarama gemisi, çeşitli tip nakliye destek gemisi ve uçak gemilerinden meydana gelen I Dünya Savaşı’nın en büyük ve en modern donanması, boğazı geçme girişiminde bulunmuştur. Ancak ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen kahraman Türk Askerinin hayatını hiçe sayarak kanını fedakarca akıtması sayesinde dünyanın en modern silah ve teçhizat ile donatılmış düşman donanması, 7 modern savaş gemisini ve binlerce askerini kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır.
25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında düşman kara kuvvetleri Gelibolu Yarımadası’ na çıkarılmış olup, çıkarma şöyle özetlenebilir: nAsıl Kuvvetler Gelibolu Yarımadası’nın güney ucuna iki ayrı noktadan çıkacak ve boğazları kontrol eden tepeleri alacak, bunu başarmak için, iki tümenden oluşan bir Anzak (Avustralya ve Yeni Zellanda) Kolordusu Kabatepe bölgesine çıkacak, iki İngiliz ve Bir Fransız tümeni ile bir Hint tugayından oluşan kuvvet, Seddülbahir bölgesini ele geçirecektir.
Çanakkale Deniz Savaşları 9 Şubat-18 Mart 1915
Gordon planının eylemine 19 şubat saat 10’da başladı. Bu tarih 1807 yılında İngiliz filosuna başarı ile sonuçlanan Boğaz zorlaması 108. yıl dönümüne rastlamaktadır. Saldırı amacı ilkin boğazın girişini koruyan Anadolu yakasındaki Kumkale ile Orhaniye’de ,Rumeli yakasında Ertuğrul ile Seddülhisar’deki tabyaları yok etmekti. İkisi Fransız dördü İngiliz olmak üzere altı zırhlı bu işi başarmak için görevlendirilmişti. Bu gemiler 12.000 ile 10.000 metreden bataryalar üzerine ateşe başlamışlardı. İlk ateşi açan HMS Cornwasllis zırhlısının topçu subayı Yüzbaşı Harry Minchin, bunu büyük babasına yazdığı bir mektupta gururla anlatmaktadır: “İlk topa ateş emrini verdim ve daha ilk ateşte isabet kaydettik. Onların menzillerini dışında olduğumuzdan ateş oranı çok ağardı, dakikada bir mermi falan. Öğlene kadar buna devam ettik. Öğleden sonra biz ve Vengeance 8.00 ile 5.000 yarda kadar yaklaştık ve Vengeance epey yoğun bir ateş altına girdi. Biz hemen onu desteklemeye koştuk ve gemideki bütün toplarla kaleye ateşe başladık.
Her top yaklaşık olarak dakikada iki mermi atıyordu. Bu numaralı tabya sır taşı, duman, alev ve toz yığını halinde havaya uçtu. Ondan sonra başka bir tabyada üzerimize ateş başlayınca hemen o yana döndük ve yaşamım boyunca bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Birkaç kere çok yaklaştıysa da biz hiç isabet almadık. Ateş hızımız onların şaşırtmış olmalıydı. İnsanın çevresine dakikada 1500 kilo mermi yağması epey sinir bozucu olmalı.
Türk bataryaları menzillerinin kısalığından susmak zorunda kaldılar. Saat 12’den sonra zırhlılar kıyılara yaklaşarak 7000 metreden ateş etmeye başlayınca bataryalar da karşıt ateşe geçtiler. Ateş şiddetliydi iki gemi isabet aldı. Amiral Garden saat 17:30 da geri çekilme emri verdi. Dış bataryaları bir günde tahrip etmek ümidi bu suretle suya düşmüş oluyordu. Ertesi gün başlayan fena hava saldırıyı 25 Şubat’a kadar geciktirdi”.
İstanbul’u Savunma Tedbirleri
Üçlü uzlaşma devletleri savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’nın geçilme girişiminin Osmanlı Genelkurmayı’nın kuşkuya düşmesi normaldi. Kaldı ki bu girişime paralel olarak Ruslarında Karadeniz Boğazı’na bir saldırıda Bulunmaları olasılığı da büsbütün ortadan kalkmış değildi. Bu durum göz önünde tutularak Boğazların ve İstanbul’un savunulması için şu Askersel tedbirlerin alınması gerekli görülmüştü. Çanakkale Boğazı ile İstanbul doğrultusunu savunmak görevi Liman Von Sanders komutasında bulunan I. Orduya verilmişti. Bu ordudan I. Kolordu Gelibolu Yarımadasına, 15. Kolordu Çanakkale’nin Anadolu kıyılarına 6. Kolordu da Yeşilköy bölgesine yerleştirilmişti. Karadeniz Boğazı’nın savunması ile Vehip Paşa’nın komutasında bulunan 2. Orduya verilmiş bulunuyordu. Boğazların savunması ile görevli kuvvetlerin tümü , 200,000 kadardı.
18 Mart Saldırısı Öncesindeki Hazırlıkları
Saldırının yüksek komutası da Robeck’e verilmişti. De Robeck bir gün önce görevinde çekilmiş olan Gorden’in planını uygulayacaktı. Plan sade idi. Amaç Boğazın iki kıyısındaki bataryaların susturulması, torpillerin ayıklanması, bu suretle açılacak yoldan filonun Boğazı girilmesine olanak sağlanmasında ibaretti. De Robeck bu planı başarıyla gerçekleştirmek için savaş gemilerini üç kümede savaş düzenine getirmiş bulunuyordu. Birinci kümede Queen Elizabeth, Agememnon, Lord Nelson ve İnflexible bulunuyordu. Bunlar güneye doğru sardırmışlardı.
Bu üç savaş gemisinin sahra bataryalarına karşı güvenlikleri kuzey kanatta Lrince George ve güney kanatta Triumph tarafından sağlanacaktı. İkinci kümede Amiral Guepratte komutasında şu dört Fransız zırhlısından kurulmuştu; Buffren, Bouvet, Goulois ve Charlemagne. İlk ikisini boğazın Anadolu kıyılarını, diğer ikisi de Rumeli kıyılarını döveceklerdi. Üçüncü küme, İrresistable, Albian , Vengeance, Swiftsare ve Magestic yedekte bırakılmışlardı. Üçüncü küme gemileri sırası gelince ikinci kümenin yerine alacaklardı. Son olarak Cornwallis, Conapus, Dorthmouth ve Dublin kruvazörleri geliyordu. Bunlardan ilk ikisinin görevi mayın taramak, doğu ilgisinin de aşırma ateş yapmak suretiyle sahra bataryalarını arkadan varmaktı.
Dünya topraklarında güneşin batmadığı iki büyük imparatorluğun meydana getirdiği bu kudretli ve haşmetli savaş gücüne insan gücü ile karşı gelinemeyeceği konusuna İngiliz ve Fransız denizcilerinde genel bir kaç doğmuştu. 18 Mart saat 10:58’de yukarıda işaret edilen savaş düzeni almış olan aramada da ilk bombardıman için suretle görev bölümü yapılmıştı.
Queen Elizabeth, Anadolu yakasında bulunan Hamidye I ve Çimenlik tabyalarını, Agamenon, Lord Nelson ve İnfletible ise boğazın Rumeli yakasındaki Yıldız, Mescidiye, Hamidiye II ve Namazgah tabyalarını ateş edeceklerdi. Düşman ordusu büyük saldırışa geçeceği sırada Türk bölgesi savunma karargahında durum şöyleydi; Karargah komutası Albay Cevat , 18 Mart’tan önce Bozcaada’da düşman savaş gemilerinin toplanmakta olduğunu haber almıştı.
18 Mart sabahı da bir araştırıcı uçağımız Bozcaada’da büyük bir kaynaşma olduğunun haberini getirmişti. Ne var ki, komutanlık bu haberleri büyük bir saldıranın ilk işaretleri olarak kabul etmedi. O kadar etmedi ki komutan Albay Cevat, 18 Mart sabahı karargahta ayrılıp Kirte’deki birlikleri teftişe gitmiş ve ancak 16:30’da karargaha dönebilmişti. Bu nedenle savaşı Kurmay Binbaşı Selahattin Adil(paşa) yönetmişti. Savaş sırasında yanında bulunmuş olan yardımcıları Kurmay Kolağası Osman Zati ile Yüzbaşı Hamdi’dir. Bu kısa açıklama da göstermektedir ki, 18 Mart saldırısı bir baskın biçiminde başlamıştır.
Saldırının Başlaması ve Savaşın Seyri
Birinci küme ile kendilerine hedef olarak gösterilmiş plan tabyaları arasında düello saat 11:15’te başlıyor. Queen Elizabeth, ağır toplarıyla uzak mesafeden ilkin Çimenlik’e sonra Çanakkale şehrine daha sonra da Hamidiye tabyasına ateş ediyor. Çimenlik’e iki isabet oluyor. Çanakkale’de yangın çıkıyor. Hamidiye’de yıkıntı meydana geliyor. Saat 11:35’te Lord Nelson, Rumeli yakasındaki Hamidiye II tabyasına; George ve Triumph, Mecidiye, Yıldız ve Dardonos tabyalarına açıyorlar. Fakat zırhlıların büyük şikayeti bu tabyalardan olmaktan çok, görünmeyen ve göründüğü anda hızla yer değiştiren sahar bataryalarındandı.
Deniz savaşının en bunalımlı anı iki taraf içinde gelip çatmıştı. Dünya bu olaya kadar Türklerin fetihler savaşlarında tanımıştı. Yurt savunmasında ise güçlerinin neye yettiğini ilk kez hecelemeye başlayacaklardı. Hava şartları Türklerin lehineydi. Gemi bacalarından ve toplardan çıkan dumanlar sayesinde Türk bataryaları görünmüyordu.
Türk savunma komutanlığı düşman zırhlılarının merkez bataryalarına 14 kilometre kadar yaklaşması üzerine bu bataryalar tarafından da ateş emri verildi. Türklerin ağır toplarıyla ötüşlerinin ateşi düşman üzerine şaşırtıcı bir etki yapmaktaydı. Kaptan köprüsünden isabet alan İnflexible’den geriye dön emri verildi.
Bouvet’de de almış olduğu isabetten dolayı yangın başlamıştı. Geminin toplarının yarısı kullanılmaz hale gelmişti. Bir çeyrek saatte 14 isabet alan Suffren hemen hemen savaş dışı edilmişti. Ne var ki, bu arada da Çanakkale’de başlamış olan yangın genişlemiş, Dardonos, Namazgah ve Hamidiye bataryaları, Fransız gemilerinin ateşi karşısında susmuştu. Deniz ile kara arasındaki büyük düello taraflar ağır yaralar almışlardı.
15:15’te Irrsistable zırhlısı Beyaz tepe hizasında torpidoya çarparak yan yatmaya başlıyor. Makineleri su ile doluyor. Hareket edemiyor. Ocean zırhlısı imdada koşuyor. Onu geriye çekmek istiyor fakat akıntı iki gemiyi Anadolu kıyısına doğru sürüklüyor. Ocean’da Bovvet’in batmakta olduğu yerde bir mayına çarpıyor. İki yaralı gemi Türk Topçusunun ateşi altında gemiler boşaltılarak kendi hallerine bırakılıyor. Bu gemiler Çanakkale Savaşının son kılavuzları oluyor. Amiral de Robeck saat 17’de muhteşem aramadan geri kalan zırhlılara dönüş emrini veriyor.
Çanakkale direnişinin ilk bölümü; İngiliz ve Fransız armadasının yenilgisi ve Türklerin zaferi ile son buluyor. Savaşta İki Tarafın Kaybı: İki Tarafın Kaybı 18 Mart’ta Boğazı geçmek için 12 büyük zırhlı savaşa katılmıştı. Diğer gemilerden her biride az çok isabet almışlardı. Osmanlı kaybına gelince; Bataryalardan hepsi isabet almıştı. Boğazın girişindekiler susturulmuştu. İç bataryalardan da çok veya az yaralananlar olmuştu. 176 Toptan 8’i kullanılmayacak duruma gelmişti. İnsan kaybı 40 ölü ve 74 yaralıdan ibaretti. Yaralılarınsa 18’i Almandı. İki tarafında sahip bulundukları savaş güçlerine göre kayıplar önemli sayılamaz. İngiliz ve Fransız imparatorları engin servet kaynaklarına sahiptiler. Batan ve yaralanan gemilerini yerlerine kolaylıkla başkalarını koyabilirlerdi. Ne var ki, iki devletin normal kayıpları hiçbir suretle giderilemeyecek kadar ağırdı.
Müttefikler Açısından 18 Mart Zaferi
İngiliz General Oglander’in “Çanakkale-Gelibolu Askeri Harekatı” adlı eserinin 1. cildinde: “Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağan üstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez. ” Bahriye Nazırı Winston Chuchill 1930’da “Revue de Paris” dergisinde olayı şöyle yorumlamıştır:
“Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine harbin ağır masraflara maal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından bir gece önce atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı adet mayındır.”
“Nusret’in gizlice döktüğü bu 26 demir kap, savaşın devamı ve dünyanın geleceği bakımdan, diğer tüm çabalardan daha tam ve daha kesin sonuçtu. Hedeflere varmak içindi. Bu engel, İngilizler tarafından başarıyla başlatılmış olan Çanakkale Operasyonunun durduran bir çok psikolojik karışıklıklar doğurdu. Yanlız başına bu mayın engelidir ki Türkiye’yi bir yenilgiden kurtardı ve savaşı uzattı.”
Çanakkale Kara Savaşları 25 Nisan – 20 Aralık 1915
Deniz yoluyla boğazı fethedemeyeceğini anlayan ittifak devletleri 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında Gelibolu Yarımadası’na çıkartma yapmış olup, çıkarma şöyle özetlenebilir: Asıl Kuvvetler Gelibolu Yarımadası’nın güney ucuna iki ayrı noktadan çıkacak ve boğazları kontrol eden tepeleri alacak, bunu başarmak için, iki tümenden oluşan bir Anzak (Avustralya ve Yeni Zellanda) Kolordusu Kabatepe bölgesine çıkacak, iki İngiliz ve Bir Fransız tümeni ile bir Hint tugayından oluşan kuvvet, Seddülbahir bölgesini ele geçirecektir.
Aynı anda bir aldatmaca olarak, boğazın güneyinde Kumkale bölgesinde ikinci bir çıkarma yapılacak ve bazı donanma birlikleri orada da çıkarma izlenimi vermek üzere Saroz Körfezi’ne doğru seyredecektir. Fakat, kahraman Türk askerinin hayatını hiçe sayarak kahramanca dövüşmesi Türk komutanlarının bilhassa Mustafa KEMAL’ in üstün sevk ve idareleri sonucunda düşman başarısızlığa uğrayarak savaş, siper savaşı halini almıştır. Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapan düşman kuvvetlerini meydana getiren askerlerin milliyetleri son derece enteresandır.
İngiliz ve Fransızlar’ın yanı sıra, bizimle hiç ilgisi olmayan Cezayir Berberileri’ni Senagal Zencilerini, Avustralyalı, Kanadalı, Yeni Zellandalı ve Hintliler’i üzerimize salmışlardır. Mehmet Akif;
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Dizeleriyle bunu ne güzel dile getirmiştir. Evet, düşman yalnız birkaç devletten ibaret olmayıp, sanki karşımızda bütün dünya vardı. Düşman donanması, II. Dünya Savaşı’na kadar, dünyanın gördüğü en büyük ve en modern donanmasıydı. Hal böyle iken kazanılan zaferin değeri daha iyi anlaşılmaktadır. Zira bu savaş, yenilmez sayılanların mağlubiyetidir.
Çanakkale’ de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir. Bu savaşlar Mustafa KEMAL gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır. Düşman durmadan saldırmaktadır.
Anafatalar ve Arıburnu cephelerinde emir komuta karmaşası vardır. Bu durum çok tehlikelidir. Yarbay Mustafa KEMAL, Ordu Komutanı Alman General Liman Von SANDERS’ e bütün mevcut kuvvetlerin emrine verilmesinin ve bundan başka çare kalmadığını bildirmiş, Alman General “ Çok gelmez mi ? “ diye sorduğunda Mustafa KEMAL “ Az bile gelir “ diye yanıt vermiştir. I.Dünya Harbi’nde önemli yeri olan Çanakkale Savaşları, Türk Harb Tarihi için bir destan ve yeni nesiller için inceleme konusu olmuş İtilaf Devletleri açısından da bir bozgunun başlangıcı olmuştur. İtilaf Devletleri Denizden açma girişiminde başarılı olamadıkları Çanakkale Boğazını Karadan açma teşebbüsünde bulunmuşlardır. Bu girişim Gelibolu Yarımadasının Güney ve Kuzey kısmına çıkartma şeklinde olmuştur.
Arıburnu Çıkartması
23 Nisan akşamı Mondros ve Kandia limanlarında bindirilmesini tamamlamış gemilerle, bunları yolda, kıyıda koruyacak ve çıkarmaları ateşle destekleyecek olan harp gemileri 24 Nisan’da karanlık bastıktan sonra İmroz ve Bozcaada açıklarında birleşti. 109 harp, 308 tarama gemileri ve özel çıkarma taşıtlarıyla kıyılarımıza 8 km açıkta durdu. İki saat ayın batmasını bekledi ve bu sırada askerini küçük çıkarma taşıtlarına aktardı. Bu çetin savaşlar içinde Mustafa Kemal’i etkileyen Bomba Sırtı savaşı vardır ki bu büyük Komutanı fazlasıyla etkilemiştir. Kendisi de olayı şöyle anlatmaktadır.
“Biz kişilerin kahramanlık sahneleriyle ilgilenmiyoruz. Yalnız size Bomba Sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin… Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Anafartalar Savaşı
6 Ağustos’ta Arıburnu taraflarına büyük yoğunlukla bir topçu ateşi başladı. Bu atışlar 19.Tümen üzerine öğleden sonra Merkeztepe’de yoğunluğunu arttırdı. Bu arada düşman Kanlısırt’a başarılı bir taarruz yaptı. 7 Ağustos sabah saatlerinde düşman Kabak sırta doğru taarruza geçti. Anzak ordusu 13.İngiliz Tümeniyle kıyı koyundan ilerlemeye başladı. Düşman amacı Kocaçimen tepesini almaktı. 14. Alayın bir taburunu yendiler. Düşman ayrıca 19.Tümen’in kuzeyinden Ağıldere’den ilerliyordu. Mustafa Kemâl buna önlem almak için bir istihkam bölüğünü Şahinsırt’a gönderdi. İngilizler kılavuz noksanlığından dolayı, yanlış doğrultuda ilerleyince Mustafa Kemal’in gönderdiği kuvvetlerin ateşleri ile karşılaştılar.
Ağustos’un 7’sinde Miralay Fevzi’nin kolordusundan başka Conkbayırı’ndaki savaşları da idare edeceği üzerine onay çıktı. Daha sonra Albay Ahmet Fevzi beyin tümen komutanlarından edindiği birliklerin yorgunluğu sebebiyle taarruzun 9 Ağustos’a bırakılması kanaatine uyması, bunu ordu komutanına bildirmesiyle Anafartalar Grup Komutanlığından alınmıştır. 9 Ağustos’ta Albay Mustafa Kemal Anafartalar Grup Komutanı olmuştur.
15 Ağustos’ta Kireçtepe’den üstün kuvvetlerle saldırıya geçen düşman ordusu savaşın ilk safhalarında başarılar elde etmişlerdir. Ama bu esnada kendilerine karşı mücadeleye girişen Gelibolu’daki Jandarma Alayı bunları durdurmaya muvaffak olmuştur. Düşman birlikleri ummadıkları bir şekilde mıhlanıp kalmışlardır. İngiliz savaş kabinesinin, umut bağladığı bu güzel plan, kesin bir sonuç getirememiş, o önce kuşatma sonra çıkarmayla devam eden mücadele Türk kuvvetlerin İngilizleri dehşete düşürecek şekilde mücadele etmesiyle tekrar mevzi savaşlarına dönmüştür.
Savaşın Sona Ermesi
İki tarafında yorgunluğu sebebiyle önemli bir taarruz hareketi görülmüyordu. Siper mesafeleri 10 metreye kadar düşmüştü. Artık cephede, el bombası ve yer altından tünel açarak dinamitle karşı taraf siperlerini havaya uçurmaya çalışıyorlardı. Bununla birlikte bazı zamanlarda düşman ordusu mevzilerimizi kara ve denizden ateş altına alıyordu. Çanakkale Savaşlarında en önemli silahlarımız “Mavzer” ve “Süngü” idi. İngiliz Harb Kabinesi 7 Kasım 1915’te Çanakkale’yi boşaltma kararı verdi. Düşman kuvvetleri 20 Aralık 1915’te Anafartalar-Arıburnu, 8 Ocak 1916’da Seddülbahir bölgelerinden çekilmeye başladılar. Düşman, ordusunu Selanik ve Sina’ya sevketti. Türk ordusu birkaç ay sonra ise kuvvetlerini Doğu Cephesi ve Suriye’ye kaydırdı.
Savaşın Sonucu ve Değerlendirme
Savaş sonunda tarafların tahmini kayıpları ise şöyledir: Türkler : 251.309 İngilizler : 205.000 Fransızlar : 47.000 8.5 ay süren Çanakkale kara savaşı, daracık toprak parçası üzerinde, zor koşullarda devam etmiş ve bundan dolayı çok can almıştır. Türk tarafının çok can kaybetmesinin sebebi de düşman donanmasının bombardımanıdır. Çanakkale Savaşlarında bu üzücü olayların ateşinde bir Mustafa Kemal mucizesi bulunmaktadır. Tümen komutanı olarak girdiği savaşta ileriki zamanlarda Gelibolu’nun kara savunmasından sorumlu idi. Gelibolu’da hayatlarını feda eden düşman askerleri için söylediği sözler çok anlamlıdır.
“Bu memleketin toprakları, üstünde kanları döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız, huzur ve suskunluk içinde uyuyunuz sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler, huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Bu sözler Gelibolu tarihi Milli Parkı Anzak koyu ile Avustralya’da 1986 yılında açılışı yapılan temsili Anzak Koyu’na dikilen anıtlarda yazılıdır. Çanakkale Savaşları, Türk Savaş tarihinin gurur veren bir mücadelesi aynı zamanda önemi gün geçtikçe artan ve yeni nesillere büyük merak uyandıran bir inceleme konusudur.
Çanakkale Savaşları’nın, bir Türk Destanı aldığı doğrudur. Ama genç bir nesli kaybederek. Düşmanın üstün silahlarına karşı üstün bir mücadele. Üzücü olan da avantajlı olduğumuz halde bunu iyi değerlendirilmemiş olması. Marmara’yı kullanmadan, ikmalimizi karadan yapıyoruz. Sözü uzatmadan Büyük Önder’i dinleyelim:
“Biz orada İngiliz, Fransız donanmasını Boğazın dışında tuttuk ve onların müttefikleri Rusya ile irtibat kurmalarını önledik. Rusya böylece çökmüş oldu. Ama neticede biz de yıkıldık. Siz Almanlar İngiliz boğazından, biz Türkler de bu boğazdan çıkmadıkça çökmeye mahkumuz. Zaferi, denizi kontrol altında tutan ihtiyacı olan şeyi, ihtiyacı olduğu zaman, istediği yere ulaştırabilen ülke kazanır.”
Yararlanılan Kaynaklar
- http://www.kultur.gov.tr/canakkale.asp?belgeno=52436
- http://www.canakkale.gov.tr/savas/savaslar.htm
- Atatürk’ün Hatıra Defteri Tezer, Şükrü Türk Tarih Kurumu Ankara 1995
- Nutuk Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk Arş. Merk. Ankara 1997
- Çanakkale Pepeyi, Halık Nihat Kültür Bakanlığı Ankara 1981
- Çanakkale Savaşı Mühlman, Carl Timaş Yayınları İstanbul 1998
- Çanakkale Muharebeleri Harp Tarihi Broşürü Genelkurmay Ankara 1997
Bu kadar güzel ve uzun bir yazı görmedim. teşekkürler, yazdırıp okudum ve fikir sahibi oldum. Çanakkale Savaşları gerçekten çok önemli.
Çanakkale Zaferi
Çanakkale Zaferi,
Tarihte yoktur eşi benzeri,
Biz hürdük hür yaşadık ezelden beri,
Çanakkale savaşı değil bu yaşanan
Düşmana verilmiş özgürlük dersleri.
Sezai Yılmaz
Almanya
Çanakkale Savaşları Dosyasıçok güzel olmuş. Teşekkür ederim.Çanakkele savaşları ile ilgili sözlere yer verebilir misiniz? Bir de daha çok şiir.
Teşekkür ederiz, Şermin. Sitemizde Çanakkale Savaşları ve Çanakkale Zaferi ile ilgili şiirler var. Elbetteki seve seve yeni şiirleri de ekleyeceğiz. Çanakkale Zafer ile ilgili söylenenler için haklısınız. En kısa zamanda ekleyeceğiz.