ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Fitoterapide Sarımsak Kullanımı

23.08.2015
533
A+
A-
Fitoterapide Sarımsak Kullanımı

Fitoterapi, sağlık problemlerinin giderilmesinde bitkilerin kullanılması yani bitkisel tedavi veya bitkilerle tedavidir. Fitoterapi terimi ilk defa Fransız hekim Henri Lenclerc tarafından kullanılmıştır. 1870-1953 yılları arasında yaşamış olan Lenclerc Fitoterapi terimini, La Presce Medical adlı tıp dergisinde ilk kez kullanılmıştır. Günümüzde çok geniş bir ilgi ve araştırma konusu olan bitkilerle tedavi yaklaşımı aslında ilk çağlardan beri kullanılmaktadır. Modern Eczacılık biliminin çok öncesinde insanlar bitkisel tedavi olanaklarını sonuna kadar kullanmış, bu tedavi yaklaşımında sosyal ve kültürel ortamların da olumlu psikolojik etkisiyle faydalı sonuçlar alınmıştır. Günümüzde ise fitoterapi, Eczacılığın Farmakognozi ana bilim dalı tarafından ele alınmaktadır.
sarimsak
Bitkilerle sağaltım uygulaması ve kullanılmasına dair yazılı ilk belge M.Ö. 3000’lere aittir. Mezopotamya’da, Sümer, Asur ve Akat gibi uygarlıklarda bitkisel tedavi ve bitkilerin kullanıldığı ilaçlar yapıldığı biliniyor. Günümüzde olduğu gibi o çağlarda da Çin ve Hint tıbbında da bitkilerin önemi büyüktür. Aynı şekilde Hipokrat’ın kitabında da bitkisel ürünlerden söz edilmesi eski Yunan tıbbında Fitoterapinin varlığına işarettir. Bu arada İslam uygarlığında da İbni Sina ve Al Gafini’nin bitkisel tıp konusundaki eserleri önemlidir. İbn-i Sina “El Kanun fi’t tıbb” kitabında bitkilerin tedavi amaçlı kullanılmasına geniş yer vermiştir.

Kimya ve biyokimya alanlarındaki gelişmeler 20.yüzyılda Fitoterapi açısından da bir gelişim anlamı taşıyor. Bitkiler için toksikolojik, farmakolojik ve klinik çalışmalar yapılabilme olanakları artmıştır. Bitkilerin ilaç yapımında kullanılması ile ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Bitkilerin insanlık tarihi ile birlikte gelişen tedavi amaçlı kullanımı yeni çağın gelişmelerine uygun bir nitelik kazanmıştır.

Günümüzdeki fitoterapi uygulamaları ile geçmiştekiler arasındaki en önemli farklılık ise günümüzde bitkilerin artık bütünüyle değil, modüler yaklaşımla incelenmektedir. Bitkiler bütünsel değil faydalı parçalarının tedavilerdeki kullanımı şeklinde gerçekleşmektedir. Soğan bitkisinin yeşil yapraklı kısmı ayrı kök kısmı da ayrı amaçlar için kullanıldığı gibi bazen bitkinin bazı parçalarının olumsuz yan etkilerinden de etkilenmeyi önlemek için de bu yaklaşım önemlidir. Yine bazı işlemlerle bitkilerin faydasız bölümleri tedaviden uzaklaşmış olmaktadır. Özellikle uçucu yağından faydalanmak için bitkilerin komple sapı yaprağı vb çay yapılmakta iken günümüzde artık söz konusu bitkideki uçucu yağ ekstre edilmekte ve tek başına kullanılmaktadır. Bu da bitkinin diğer faydasız ancak yan etkileri de olabilen bölümlerinden hastayı uzak tutmayı sağlamaktadır. Fitoterapi, sanılanın aksine sanayileşmemiş bir ülkede değil en çok Almanya’da gelişmiştir.
Bir Şifa kaynağı Olarak Sarımsak
Halk arasında sarımsak adı verilen sarımsak, Alliaceae familyasına dahil olup Allium cinsinden bir soğanlı bitki türüdür. Sarımsak, 25-100 cm yüksekliğe kadar boy atar. Yapraklarında, saplarında ve toprak altındaki soğanında kokulu bir yağ bulunur. En kaliteli sarımsak, germanyum ve selenyum bakımından zengin topraklarda yetişir.
Ülkemizde ise sarımsak denince akla ilk olarak Kastamonu ilinin Taşköprü ilçesi gelmektedir. Burada yetişen türünün raf ömrü uzun tadı ve kokusu keskindir. Bir şifa kaynağı deyimini fazlasıyla hak eden sarımsakta(Başında) % 84.09 su, %13.38 organik madde, %1.53 inorganik madde bulunmaktadır. Sarımsağın içeriğinde ayrıca 33 çeşit kükürt bileşiği, 17 çeşit aminoasit (bunlara vücut tarafından doğrudan sentezlenmeyip, gıdalarla alınması gereken aminoasitlerin tümü dahildir). Sarımsakta germanyum, çinko, A, B1 ve C vitaminleri bulunmaktadır.

Sarımsak veya yağı çiğ halde tüketilirse, mikroorganizmalar üzerine antibiyotik bir etki gösterir. Antiviral, antifungal, antiprotozoon, antiparazitik ve antibakteriyal özelliklere sahiptir. Bu özellikleri ile ilgili çalışmalar yoğunlaşmaktadır. Ayrıca antiseptik olma özelliği ile grip, nezle, ses kısıklığı, astım rahatsızlıklarına, bademcik, romatizma ve eklem enfeksiyonlarına, öksürük ve bronşite iyi geldiği bilinmektedir. Terletici etki göstermesi nedeniyle ateş düşürülmesine de yardımcı olmaktadır.

Tansiyonu ve kan şekerini de dengeleyen ve tansiyon düşürücü olarak bilinen sarımsağın, bağışıklık sistemini de güçlendirici etkisi vardır. Hücre koruyucu etkisi bazı bilimsel bulgular tarafından desteklenmektedir. Bu etkinin HIV virüsü ve menenjit ile mücadeleye yansıtıldığı tecrübeler gerçekleştirilmiştir.

Sarımsağın Kolesterol Düşürücü Etkisi
Sarımsağın kardiyovasküler sistemi güçlendirmesi, bunun da serum kolesterol seviyeleri ve trigliserit oranları üzerinde olumlu etkisi söz konusudur. Trombositlerin damar içinde pıhtılaşmasını engelleyici etkisiyle, damar tıkanıklıklarından kaynaklanan rahatsızlıklara karşı rol oynar.

Sarımsağın Zararları (Yan Etkileri)
Fitoterapide sarımsak kullanımı ifadesinden bahsediyorsak sarımsağın zararları yerine yan etkileri ifadesini kullanmak daha doğru olacaktır. Yukarıda olumlu etkileri belirtilen ve uzman tıbbi görüş ve gözetimde kullanılan sarımsağın faydaları yanında bazı yan etkileri söz konusudur. Sarımsağın aşırı tüketiminin, içeriğinde bulunan yüksek orandaki kükürt bileşikleri nedeniyle bir takım alerjik reaksiyonlara neden olabilmesi olasılığı gözardı edilmemelidir. Aşırı miktarlarda çiğ sarımsak tüketimi, sindirim sırasında bağırsak gazlarına ve bağırsak mukozasındaki normal floranın zarar görmesine de neden olabilir.

Kaynak: Balch, Phyllis A. (2000). Prescription for Nutritional Healing, 3rd ed. New York: Avery. p. 97.

Yazar: Elif Erdekli

Destekegitimi
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.