ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Hangi Olaylar Çağları Başlatır?

08.11.2008
714
A+
A-

Tarihçiler, tarihsel süreci daha ayrıntılı ve uzmanca araştırabilmek amacıyla hedeflerini küçültmüşler ve tarihsel süreci tümüyle değil de bir bölümünü incelemeyi yeğlemişlerdir. Bu amaçla da tarihsel süreci “çağ” adı verilen gruplara bölmüşlerdir. Bu grupların başlangıç ve bitişini de önemli bir tarihsel olayla işaretlemişlerdir.

Tarihin bir bilim olması ve görüşlerini, öne sürdüğü bilgileri kanıtlamak için belgelere dayanır. Bu belgeler elbette, yazılı belgelerdir. Bu nedenle tarih yazının icadıyla başlar. Yazı anlamlı insan seslerini kalıcı hale getiren işaret sistemidir. Ancak her işaret sistemi yazı değildir. Örneğin, “öküz” denildiğinde bir öküz sembolünün çizilmesi bir yazı değildir. Bir işaret sistemini ya da semboller bütününün yazı olabilmesi için o işaret sistemiyle soyut kavramların yazılabilmesi gerekir.
Yazının icadı ile tarih devri ve bu devrin ilk aşaması olan ilkçağ başlar. İlkçağda egemen olan yapı kölecilik sistemidir. Devlet otoritesi, devletin kurumları ve işleyiş kuralları kölecilik sisteminin sürdürülmesi için düzenlenmiştir. Yeni kökleler ele geçirebilmek, topluluğun köleleştirilmesini engellemek, Kölelerin çalıştırılması, kölelerin kaçışının engellenmesi ve kölelerin alınıp satılması, özel mülkiyetin korunmasından sonra en önemli konudur. 4.000 – 5.000 yıl kadar süren köleci toplum yapısı yavaş yavaş çökmeye başladı. Köleci sistemin doğurduğu sorunlar artık sistem tarafından çözümlenemeyecek, sistem de kendini yenileyemeyecek bir çöküşe girmiştir. Köle ayaklanmalar büyük boyutlara varır, köleler üretim,i sabote ederler, köle sahipleri bu olumsuzlukları engellemek için daha çok köleyi üretimden çekerek silahlandırır. Kısaca köleci sistem devrini tamamlamış ve toplum yeni sistemleri arayışları içine girmiştir. Ya da bir başka değişle toplum yeni bir oluşumun doğum sancılarını çekmektedir. Doğum sancılarının yoğunlaştığı bir dönemde önemli bir tarihsel olay gerçekleşir. Örneğin; Avrupa Barbar Kavimler Göçü başlar, Kölecilik sistemini sembolü ve tarihin en büyük köleci devleti olan Kutsal Roma İmparatorluğu ikiye ayrılır. Ya da batı Roma İmparatorluğu yıkılır. İşte tarihçiler de, dünyanın değişim sürenci içinde olduğu bir dönemde bu tarihsel olaylardan birini İlkçağın sonu, ortaçağ2ın başlangıcı olarak kabul ederler. Kısaca bu tarihsel olaylar olmasa da dünya zaten büyük bir değişim, yeni bir oluşum sürecine girmiştir. Yoksa bu tarihsel olaylar dünyayı, dünyada uygulanan köleci sistemi yok edebilecek boyutta olaylar değildir.
Ortaçağ’da egemen olan sistem feodalizmdir. Feodalizmin bu ilk aşamasına Derebeylik feodalizmi denir. Bu dönemde köleler toprağa bağlanmış, toprağın bir parçası haline getirilmiş, toprakla birlikte alınıp satılmaya başlamıştır. Avrupa’yı kasıp kavuran barbar kabilesinin şefleri ele geçirdikleri toprakları paylaşmışlar ya da daha küçük birimlerdeki şeflerine dağıtmışlardır. Toprakları sahiplenen senyörler bu topraklar üzerinde var olan canlı cansız her şeyin sahibi oldular. Çok güçlü ve askeri yönden savunmaya elverişli konumları nedeniyle en büyük senyöre bile kafa tutabilecek bir duruma geldiler. Bu durumdan bu dünyanın ve öte dünyanın egemenleri olan kilisenin de çok büyük rolü olmuştur. Çünkü Avrupa ne denli parçalanmışlık içindeyse, onun üzerinde egemenlik kuran ve bu egemenliğini sürdürmeye çalışan kilise o denli güçlü olacaktır. Ortaçağ dediğimiz bu çağda bir yandan serflerle derebeyler arasında çelişkiler sertleşirken; öte yandan krallarla derebeyler ve krallarla kilise arasındaki çelişkiler keskinleşti. Haçlı Seferleriyle derebeylerin ekonomik ve askeri gücü azalırken, kilisenin bazı bilgilerinin yanlışlığı kanıtlanmış ve kilisenin saygınlığıyla güvenirliği azalmıştı. Krallar kilise ve derebey ittifakına karşı güç kazandığı bir dönemde Barutun ağır silahlarda (top) kullanılması gelişmesi kralların imdadına yetişti. Oldukça dayanıksız olan, dökümü çok zor gerçekleşen, pahalı olan bu saldırı silahına krallar sahip oldu. Krallarla derebeyler arasındaki mücadelede krallar bu silahı kullanınca, derebeylerin arkasına sığındığı şato duvarları yerle bir oldu. O zaman derebeyler kralların gücü karşısında diz çökerek onları otoritesini kabul ettiler. Böylece ülkenin her yanında kralların yasama, yürütme ve yargı gücü egemen oldu.

Destekegitimi
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. nursu dedi ki:

    Çok uzun ayzı, çook!